Bugün, Türkiye’nin kaderini değiştiren bir lideri, bir vizyoneri, yüreklerde daima diri kalan bir mirası anıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk, sadece bir devlet adamı değildi. Atatürk yenilikçi bir düşünür, özgürlük tutkunu bir asker ve genç Cumhuriyet’in temellerini cesaretle atan bir öncüydü.
Bir sabah ansızın yitirdiğimiz o büyük insanın ardından geride bıraktığı yalnızca harf devrimi, millet mektepleri ya da çağdaş hukuk değil; aynı zamanda umudun ve özgürlüğün ruhu kaldı. Bugün bizler, o ruhu yaşatmakla yükümlüyüz. Çünkü Atatürk’ün ‘en büyük eserim’ dediği Cumhuriyet yalnızca tarihsel bir kazanım değil, her birimiz için anlam kazanan bir sorumluluktur.
Sessiz kalplerimizle bir dakikalık saygı duruşunda bulunurken, düşünelim: O zamanlarda imkansız denilen şeyleri nasıl başardık? O ışığın altında biz nasıl yükseldik? Ve bugün, yarın o ışığın daha güçlü nasıl parlayacağını biz nasıl şekillendireceğiz?
Atatürk’ün bize öğrettiği şey çok net: “Yurtta sulh, cihanda sulh.” Bu yalnızca bir söz değil, bir yön gösterici. Bu öğüt, müziğin bile ötesine geçiyor; kültürün, sanatın, düşüncenin ve bilimin ortak bir adımı olarak karşımıza çıkıyor.
Bugün, onun aramızdan fiziksel olarak ayrılışının yıl dönümünde, sessizce düşünelim: Biz hangi notayı çalıyoruz bu mirasa? Hangi sözle ilham oluyoruz gençliğe? Ve hangi eserle geleceğe ses veriyoruz?
Atatürk’ün ışığı sönmez. O ışığı taşıyan bizleriz. Ve biz MESAM ailesi olarak o ışığın hem yankısı hem de geleceğe köprüsü olacağız.
Saygı ve özlemle anıyoruz…