Pazar, Kasım 23, 2025

Bahadır Tatlıöz


  • 10 Kasım, 2025

Her şarkı bir duygu taşır, her duygu da bir renge bürünür. Bahadır Tatlıöz, müziğini renklere yaslayarak anlatıyor. Aşkı eflatunda, umudu gecede parlayan ışıkta bulan sanatçıyla, şarkılarının renk yolculuğuna çıktık. Müziğin dili bazen notalarla, bazen kelimelerle, bazen de renklerle ifade bulur.

Sanatçılar hislerini melodilere dökerken, aslında duygularını bir renk paletinden seçer gibi şarkılarına işlerler. İşte bu özel paletiyle müziğini renklere yaslayan isimlerden biri de Bahadır Tatlıöz. Aşkı eflatunla, umudu gece parlayan bir ışıkla, hüznü kahverenginin koyu tonlarıyla tarif eden sanatçı, hem dinleyicilerine hem de kendine yeni renkler katmaya devam ediyor. Onunla şarkılarının ardındaki renk yolculuğunu konuştuk.

Şarkılarınızı birer renkle tanımlasanız…

Ben zaten bu sorunun cevabını Eflatun isimli şarkımda vermiştim. Bence aşkın rengi direkt eflatun. O tonlarda aşkı hayal edebiliyorum. Kafamda baloncuklar ve sisli bulutlar içerisinde aşkı tanımlıyorum. Umut ışığı ise bence gece parlar. Zifiri karanlıkta küçücük bir aydınlık gördüğünüz zaman insan duygusal olarak oraya yürümek ister. Umut ışığı gece parlar.

Müzik üretim sürecinizde renkler size yol gösteriyor mu?

Evet, evet. Mesela duygusal ya da çok melankolik bir şarkı yazdığımda bunu daha pastel tonlarda hayal ederim. Kahverengi, koyu kahve, sütlü kahve… O duygusallığın ve üzüntünün dozuna göre değişir. Kafamda kurarım, enstrümanları da şekillerle konumlandırırım. Çok dramatik, dip şarkılar yazdığımda ise tek renk vardır: siyah. Eğlenceli şarkılar yazdığımda ise onları mavi, yeşil, pembe, sarı butonlarda hayal ederim.

Dinleyicilerinizin hissettiği renkler üzerine hiç geri dönüş aldınız mı?

Tabii ki bunlarla ilgili çok geri dönüş aldım. Özellikle hit olan hareketli şarkılarımda dinleyiciler hep denizi, gökyüzünü, yazı anımsatıyor. “Yaz geldi, sen bu şarkıyı çıkardıysan yaz gelmiştir” diyenler oluyor. Binlerce, belki on binlerce yorum görüyorum bu yönde. Ama aslında ben dramatik, duygusal şarkılar da yapan biriyim. Slow şarkılarım çok fazla, ama içlerinden yalnızca iki üç tanesi hit olabildi. Genel olarak insanlar benden daha pozitif ve hareketli şarkılar bekliyor. Oysa kariyerimin ilk çıkışında ben tam tersiydim.

Müziğin iyileştirici yanı renkler gibi olabilir mi?

Evet, ben de inanıyorum müziğin gücüne. Çünkü bizim anlattığımız şey, insanların duyduğu bir sinyal. Elle tutulur, gözle görülür bir şey değil. Bir duygu… İnsanlar bunu tanımlamak için renklerle, şekillerle, sembollerle bağdaştırıyor. Karamsar bir ruh hâlindeyse beyaza, sarıya sarılıyor; pozitif şarkılara yöneliyor. Çok mutlu olduklarında ise bazen tam tersine, depresif ve melankolik şarkılara ihtiyaç duyuyorlar. İnsan bazen dip olmak ister. Orada da siyah ve kahverengi gibi renklere yöneliyorlar.

Eser sahipliği ve renklerin kalıcılığı…

Biz şarkılarımızla ölümsüzleşiyoruz. Tabii ki eğer ölümsüz olmaya değecek bir şey yaptıysak… Gündelik şarkılar çabuk unutuluyor ama edebi yanı güçlü şarkılar kalıcı oluyor. Ben de o yolu tercih ediyorum. Ama biz müzisyenler geçimimizi de bu işten sağlıyoruz. Şarkılarla ölümsüzleşiyoruz ama aynı zamanda şarkıların getirdikleriyle de hayatta kalmaya çalışıyoruz. Bu yüzden şarkılarımız da çok önemli, telif hakları da çok önemli. Hepsinin toplamında bir yaşam sürüyoruz.

Geleceğe dair hangi renkler sizi bekliyor?

Daha çok sarı, beyaz, pembe, yeşil ve mavi tonlarda şarkılar yapacağım. Daha pozitif şarkılarla ilerleyeceğim. Tabii ki arada duygusal slow şarkılarım da olacak ama uzun bir müddet galiba biraz pozitif devam edeceğim. Onun haricinde çok güzel düetlerimiz var; biri çıkmak üzere, birkaç tanesi de hazırlanıyor. Konserler, yeni şarkılar… Aynı yolda, kendimi geliştire geliştire devam edeceğim. Röportaj için teşekkür ederim. Çok güzel sorulardı, çok sevgiler.